31 Aralık 2008 Çarşamba

Kabak Tadı


Melih Gökçek, Ankara Belediye Başkan Adayı olacak mı?, Gökçek'in elinde Tayyip Erdoğan hakkında belgeler mi var?, AKP içinde Gökçek'e karşı bir oluşum mu var? vs. vs. vs.

Günlerdir Ankara'yla yatıp Ankara'yla uyanıyoruz. Her akşam haberlerde Gökçek'in sinir bozucu gülüşüyle balon patlatmasına şahit oluyoruz. Bana acıkçası baygınlık vermeye başladı bu haberler.

Günlerden beri anketler yayınlanıyor, muhalif gazeteler Gökçek kazanamaz, yandaş gazeteler Gökçek silme götürür diyorlar. Gökçek'in aday olup olmamasıyla beraber haberler daha bir anlam kazanacak gibi gözüküyor.

Melih Gökçek aday olsa da olmasa da, yeniden başkan olsa da olmasa da, canlı yayında ilkokul 2 çocukları gibi mızıkçılık yapmaya çalışan görüntüsüyle aklımda kalacaktır.

30 Aralık 2008 Salı

Андрей Сергеевич Аршавин


Bazı futbolcular vardır, genç yaşta parlar, erken yaşta sönerler. Robbie Fowler , Ahmet Dursun bunların en kolay akla gelen örnekleridir.

Bazı futbolcular vardır genç yaşta parlar, tüm kariyerlerini zirvede veya zirveye yakın bir yerde sürdürürler. Figo, Zidane, Raul, Hakan Şükür yine ilk başta akla gelenlerdir.

Bazı futbolcular vardır ki, bunlar ilk grupta olan futbolcuların söndüğü yaşlarda parlarlar, futbolseverlerin ağzına bir parmak bal çalarlar ve ortadan kaybolurlar. Bunun hakkında aklıma gelen ilk örnek; İlhan Mansız'dır. Daha güncel bir örnek ise 'Andriy Arshavin'.

1981 doğumlu Rus futbolcu Zenit'te başladığı kariyerine hep burada devam etmiş. Başka hiçbir takımda oynamamış. Kariyerinin ilk 5-6 yılında vasat bir oyuncu profili çizen Arshavin, Rusya'daki para babalarının futbola el atmasıyla yıldızları kadrosuna katan Zenit'ten ayrılmayı hiç düşünmemiş. Birçok kişi onun yeni gelebilecek yıldızların arasında oynayamacağını düşünürken, o, takımın en büyük yıldızı olmuş. 2008 senesinde UEFA'yı kazanan Zenit'in kilit adamı olmuş, takımı başarıdan başarıya koşturmuş. Yıldızı da herkesi bildiği üzere EURO 2008'de (özellikle Rusya-Hollanda maçında) parlamış, Avrupa'nın devlerinin ısrarla istediği isim olmuştur.

Zenit ise tok satıcı olduğu için, onun için teklif edilen 25 milyon € 'luk teklifleri geri çevirdi. Ancak geçen ay Andriy, artık Zenit'te oynamak istemediğini, Avrupa'ya gitmek istediğini basın toplantısıyla duyurdu cümle aleme. Özellikle İngiliz takımlarının (Tottenham, Man. City hatta Arsenal) potansiyel zengin alıcı olması bu transferin olasılığını arttırıyor.

Andriy, artık Avrupa'ya gitse de, her hafta maçını izleme şansımız olsa keşke..

Stevie-G


Adam dövmüş diyorlar.. Yapmaz diyemem..


Gelmiş geçmiş en iyi 5 futbolcudan biridir gözümde..

Olsa da Yesek


Burger King, McDonald's 'un ürünlerini sevmem normalde. Ama bu ürün çok farklı. Steakhouse Burger.. Reklam değil, içimden geldi sadece..

26 Aralık 2008 Cuma

Mehmet Yıldız & Galatasaray


Son 2 yıldır bu ülkenin en istikrarlı forveti kim deseler, kesinlikle Mehmet Yıldız derim. Oyun stilini ve saha içi tavırlarını fazla sevmesem de Sivas'ı birçok maçta taşıyan adam ve başarıda aslan payıda onun hiç şüphesiz. Açıklamalar güzide basınımızın uydurması falan değilse Mehmet, Galatasaray'a çok yakın. Bedeli ne olursa olsun, çok iyi bir transfer gibi görünüyor. Fizik gücü mükemmele yakın, çok hızlı, bitirici vuruşları yeterli bir forvet kolay kolay bulunamaz.

Ancak, madalyonun tersini çevirirsek; Baros'un müthiş formu yüzünden, zaten düzenli forma şansı bulamayan Nonda ve Ümit Karan gibi 2 tane kaliteli golcü varken, bu transferin gerekliliği de tartışılır. Ayrıca Mehmet Yıldız'ın, lider olan takımın kaptanı olarak, devre arasında ayrılması da, Sivas'ta nasıl karşılanır? Kahramanlar gibi uğurlanmaz herhalde..

Benim şahsi görüşüm; Mehmet Yıldız eğer bir yere transfer olacaksa; bunun sezon sonunda olmasıdır.

25 Aralık 2008 Perşembe

Şafak 27

Sadece 27 gün kalmış an itibariyle Lost'un başlamasına. Çok özlediğimi haberlerini duyunca ve görünce anlıyorum. Dharma 'yı da tam anlamıyla açıklasınlar artık..


Bu arada 5.sezonda Claire olmayacakmış. J.J. Abrams'ı bir defa daha kınıyorum buradan..

Arsene Wenger ve Arda


Alttaki 'post'ta, Fabregas'ın sakatlığından ve bu sakatlıktan sonra Arsenal'in işinin zor olduğundan bahsetmiştik. Arsene Wenger, bizim uyarılarımızı dikkate almış olacak (!) yerine adam bakıyormuş. Bir aday da Arda Turan.

Şunu hala öğrenemedik futbol camiası olarak. Birkaç yıl önce de Gökhan Zan için benzer bir yanılgıya düşmüştük. Arsenal klübünün 20'ye yakın scout ekibi var. Tüm Dünya liglerini (özellikle İskandinav ve Güney Amerika liglerini) tarayarak yetenekli ve genç futbolcuları izliyor ve Wenger'e rapor veriyorlar. Hepsi bir veritabanında birleştiriliyor, yıllık gelişimleri inceleniyor ve ona göre transfer çalışmalarına başlanıyor. Arda Turan da bunlardan biri. Yani Wenger'in veritabanında olan bir isim. Belki birazcık önlerde, sadece o kadar. Onun gibi onlarcası var. Bir de bunun üzerine kış transfer sezonunun açılmasını da eklersek bu tip haberleri daha çok duyacağız gibi geliyor.

Arsenal demişken şunu da eklemeden geçemeyeğim. Yıllar yılı Arsene Wenger 'in genç yetenekleri bulup çıkarmasını övüp duruyoruz. Ancak Arsenal taraftarı artık sadece genç yetenek değil, yıldız futbolcu istiyor. Drogba, Deco, Torres, Cristiano Ronaldo gibi. Stadını yapmasıyla beraber Arsenal şu anda İngiltere'nin gelirleri en yüksek takımı. Yani bu tip futbolcuları alabilecek hem parası hem de vizyonu olan bir takım. Arda belki de ilk yıldız (!) transferi olur, ne dersiniz..


Cesc Fabregas

Önce Theo Walcott, şimdi de Cesc Fabregas. Şanssızlıklar Arsenal'in yakasını bırakmıyor. Son Liverpool maçında sakatlanan Fabregas, en az 4 ay yok sahalarda. Artık orta sahada Denilson ve Diaby'ye kaldılar. Ha bir de Aaron Ramsey. Bu orta sahayla şampiyon olunur mu? Tabi ki çok zor.

24 Aralık 2008 Çarşamba

Memleketimden Gazete Manzaraları #2


Öncelikle Messi'nin şu an itibariyle gözümde Kaka ve Cristiano Ronaldo'dan geride olduğunu söylemeliyim. Sonrasında ise bugün sabah gazetelerde okuduğum haberleri anlatayım. Messi, promosyon amaçlı gittiği Özbekistan'da, Türkiye hakkında sorulan sorulara cevap vermiş, Türkiye'den sadece Galatasaray'ı tanıdığını belirtmiş. Aragones ve Güiza'nın zamana ihtiyacı olduğunu söylemiş, falan filan. Tabi ki güzide medyamız bunu böyle değil de ; 'Messi Cim-Bom dedi', 'Messi'nin aklında Galatasaray var' tarzı sansasyonel başlıklarla duyurmuş. Tabi sadece Galatasaray'ı tanıyorum diyen adamın niye Fenerbahçeli Aragones ve Güiza'yla ilgili yorum yaptığı da merak konusu. Onların Fenerbahçe'de oynadığını bilmiyor mu? Ayrıca yine insanın aklına gelen apayrı bir konu da Özbekistan'a giden Messi'ye kim Türkiye'yle ilgili soru sordu. Muhabirlerimiz değildir bence..
Uydurma haberler sıralamasında ön sıralarda. Yakında 'Messi Galatasaray'da' haberini duyarsak şaşırmayalım..

God

Liverpool'un meşhur KOP tribünündeki binlerce taraftarın ona taktığı isim buydu ; GOD. Belki biraz abartılı bir lakap ama Liverpool taraftarının gönlünde Robbie Fowler'ın yeri farklıdır. Ergenliğe yeni girerken bilgisayarda oynadığım menajerlik oyunundaki müthiş performansının da yardımıyla gençlik idolümdü kendileri. Liverpool'dan ilk defa ayrıldıktan sonra, Leeds Utd.'a gitti, sonra bir daha döndü Liverpool'a. Ancak hiçbir şey eskisi gibi olmadı. Geçen sene Cardiff'te geçen bir sezonun ardından bu sene Blackburn'a geldi. Fazla forma şansı bulamadı, forma şansı bulduğunda ise başarılı olamadı.


4 dakikada attığı 3 golle bu alanda bir rekor kırarak ve 365 maçta 183 gol atarak futbolculuğunu, gol attıktan sonra yerden kokain çekiyormuş gibi olan gol sevinciyle asiliğini, haksız verildiğini söylediği penaltıyı kaçırarak dürüstlüğünü, gol attıktan sonra formasının altında yazan 'işten atılmış 500 liman işçisini destekleyin'i göstererek Liverpool şehrine olan duyarlılığını cümle aleme gösteren Robbie 'GOD' Fowler, bugün 33 yaşında. Performansını ve yaşını hesaba katarsak büyük ihtimalle sezon sonunda futbolu bırakacak. Ama ben onu McManaman'lı, Collymore'lu Liverpool günlerinden hatırlayacak, bu sıradışı futbolcuyu hep hatırlayacağım.

23 Aralık 2008 Salı

Memleketimden Gazete Manzaraları #1


Efendim, görünce ve okuyunca inanamadığımız olaylar olur ya hani. İşte buna en somut ve taze örnek. Birçok gazetede yayınlandı zaten. Samsun'da yeni evli bir çift evde şakalaşırken, kadının kafasına bıçak saplanıyor. Nasıl bir şaka anlayışıdır, nasıl bir fantazi merakıdır, insan sormaktan alamıyor kendini. Akıl-fikir, az rastlanan birşey şu günlerde. Haberin linki burada..

Kenan Onuk


Nereden aklıma geldi bilmiyorum. Daha dün gibiydi sanki Hıncal Uluç ve Haşmet Babaoğlu'yla 90 Dakika programındaki sohbetleri. Bir de baktım ki 3,5 sene olmuş O'nu kaybedeli. 'O' gittikten sonra 'spor' sohbetleri hiçbir zaman eskisi gibi olmadı. 'O' gittikten sonra 90 Dakika da eskisi gibi olmadı hiç..

22 Aralık 2008 Pazartesi

2PAC

... now when i came out i told you it was just about 'biggie', 
then everybody had to open their mouth with a motherf*ckin opinion...

Ralph Fiennes


Büyük Aktör Ralph Fiennes ve Amon Goeth karakteri ('Schindler'in Listesi' filminden)


Hafta Sonu Sinema




Hafta sonunda film izlemek, yapmaktan en çok keyif aldığım eylemdir. Tabi ki filmin kalitesiyle bu keyif doğru orantılıdır. Haftasonunda izlediğim film : Da Vinci Şifresi (The Da Vinci Code)

Dan Brown'un aynı adlı 'bestseller' kitabından sinemaya aktarılmış bir film Da Vinci Şifresi. Karizmatik Robert Langdon karakterini eşdeğer karizmadaki Tom Hanks başarıyla canlandırmış. Her ne kadar biraz donuk gibi gözükse de kitabı okuyanlar Langdon karakterinin de benzer bir soğukluk içinde olduğunu farkederler. Audrey Tatou, Alfred Molina, Sir Ian McKellen ve büyük aktör Jean Reno filmin oyuncu kalitesini üst noktalara taşıyan isimler. 'Akıl Oyunları' filminin Oscarlı yönetmeni Ron Howard ise iyi bir tercih film için.


Filmin genel görüntüsüne bakarsak ; kitabı okuyanlar için oldukça sade olarak nitelendirilebilir. Ancak, her sayfasında bir ayrıntı olan bir kitabı sinemaya tam anlamıyla uyarlamak için en az 4 saate ihtiyacınız vardır. Haliyle bazı ayrıntıları atlamış senaristler. Ana konuyu çok fazla etkilemeyen, sadece kitaptaki kurguyu destekleyen bazı konular filme girememiş. Bu da kitabı dikkatle okuyan izleyiciler için hayalkırıklığı oluyor açıkcası. Sinemasal anlamda kaliteli çekimleri, usta oyunculukları, sürükleyici temposuyla, izlenmesi gereken bir film Da Vinci Şifresi.

Ancak ne olursa olsun, bu kadar güzel bir konu ve kaliteli oyuncularla daha iyisi olur muydu? Bence evet..

20 Aralık 2008 Cumartesi

Şampiyonlar Ligi Kuraları


Şampiyonlar Ligi 2. tur kuraları çekildi. Birçok büyük takım çeyrek finali göremeyecek. Çok ilginç maçlar olacak.. Eşleşmeleri masaya yatırırsak ;
Chelsea - Juve : Juve, ne kadar büyük bir takım olduğunu gösterdi. 2. ligten geldikten sonra bu kadar hızlı bir toparlanma takdire şayan. Scolari'yle hala bir tempo bulamayan Chelsea ise buna rağmen bir adım önde gibi.
Villareal - Panathinaikos : Balının ve Inter'in yardımıyla lider çıkan Pana, Villareal'i oldukça zorlar. Ancak yine de ispanyollar tura yakın.
Lisbon - Bayern Münih : Bayern'e kuralardan önce bir takım seç şuradan deseler, ayıp olmasın diye Lisbon'u seçmezdi ama kurada onu çektiler. Banko Bayern.
Atletico - Porto : Denk güçlerin mücadelesinde, Agüero'lu Forlan'lı Atletico, tura bir adım daha yakın.
Lyon - Barça : Lyon bu senede çeyrek finali göremez. Bu tempodaki bir Barça'yı Lyon'un durdurması imkansız gibi. Banko Barça.
Real - Liverpool : Yaralı Real, Şubat ayına kadar toparlanmaz, Liverpool'un da temposu o zamana kadar düşmezse, Liverpool geçer turu.
Arsenal - Roma : Zaman zaman paf takımı imajı çizen Arsenal, eğer yıldızlarını oynatır ve onlardan faydalanabilirse tura daha yakın taraf. Roma'yı ancak Totti kurtarabilir.
Inter - ManU : Zlatan - Ronaldo çekişmesi mi desem, Mourinho - Ferguson mu desem? Şüphesiz en zorlu eşleşme. Favori yok, kesinlikle tam ortada bir eşleşme.
Bekliyoruz bakalım maçları..

19 Aralık 2008 Cuma

Tekerrür


Tarih tekerrürden ibarettir lafını pek sevmem açıkcası. Ama bazı durumlarda ilginç bir şekilde doğru çıkıyor. Zamanında Anelka, elle attığı o meşhur golü, Konya'da Konyaspor'a atmıştı. Bu sefer Önder attı. Onun ki kadar bariz ve kasıtlı mıydı? Bu tartışılır, ancak kesinlikle geçersiz olması gerekliydi.



İşte Fenerbahçe bu.. Tarihinin en kötü başlangıcını yapan takım, maç fazlasıyla da olsa lider. Lider takımın hocası gider mi? Lider takım bozulur mu? Hep beraber göreceğiz..



Gökçek vs. Kılıçdaroğlu

Efendim, zaten Melih Gökçek'le tartışmak için bambaşka bir tip olmanız gerekli. 'Çamur at izi kalsın' akımının belediyecilikteki güzide ismi, yine bir sürü çamuru attı, temizlenmesine izin bile vermedi. En sonunda kariyerini tarafsızlık üzerine kurmuş, Uğur Dündar'ı bile taraflılıkla suçladı ya helal olsun, başka birşey demiyorum..

Bana öyle geliyor ki, bu Gökçek'in son demleri. Boğulmakta olan insan telaşıyla, çırpınıp duruyor. Tabi, söz konusu Melih Gökçek olunca, fazla da büyük konuşmamak gerekiyor.

Kılıçdaroğlu ise duracak gibi gözükmüyor açıkçası.. Hoş, yolsuzlukları açıklasa ne olur, açıklamasa ne olur, seçmen için pek önemli değil bizim ülkemizde maalesef bunlar..

Canım ülkemin güzel gözlü siyasetçileri, siz nelere kadirsiniz..

LOST





İlk olarak, LOST diyelim.. Son haberlere göre 21 Ocak 2009 'da başlayacak diyelim.. Gerçi unuttuk denebilir, neredeyse yıl oldu.. Ayıptır J.J. Abrams, bu kadar da ara verilir mi?.. Allah'ın yok senin..



Start-Finish Düzlüğü

Evet, an itibariyle başlamış bulunuyoruz..

Başta futbol olmak üzere, sinema, siyaset, televizyon, sanat, teknoloji, bilim hakkında (kısacası hayat hakkında) söyleyeceğiz ne düşünüyorsak. Ha bir de LOST hakkında.. Onu ayrı tutmak gerekir, çünkü o, bu hayatın içinden değil kesinlikle..