28 Şubat 2009 Cumartesi

Liverpool


Her zaman sempatim olan bir takımdır Liverpool. Beşiktaş'ı 8-0 yendiği gün hariç sevmişimdir kendilerini. Hafta içinde, son 9 maçını kazanan Real Madrid'i deplasmanda yenen takım, 3 gün sonra Middlesborough'a nasıl yenilir? Maçı izlemedim ama M'Boro, 14 maç sonra kazandı desem maçı da izlemeye gerek yok. Sezon özeti : Yıllardan beri Liverpool işte bu yüzden şampiyon olamıyor...

Lost 5x07

Life and Death of Jeremy Bentham. Birçok konuda açıklayıcı bir bölümdü. Temposu beklentilerimin altında kalsa da güzeldi. 5. sezonda yarıyı geçtik, bundan sonra durdurulamaz bir hıza kavuşur herhalde..

Sözüm, Benjamin Linus'a. Şerefsizsin sen şerefsiz..

24 Şubat 2009 Salı

Bülent Korkmaz


Futbolculuğundan tutun teknik direktörlüğüne kadar olan bütün dönemlerde Bülent Korkmaz'a kanım ısınmamıştır. Fazla agresif, bazen rakiplere karşı saygısız, itici bir görüntü vermiştir bana. Buna karşın azmi ve çalışma disiplini her zaman takdirimi de kazanmıştır. Onun Galatasaray teknik direktörlüğü konusunda biraz acele ettiğini düşünmekle beraber aklımdakileri sıralamak isterim.

Bülent Korkmaz Galatasaray'da başarılı olur çünkü;

Galatasaray halen Türkiye'nin en iyi kadrosuna sahip. Ayrıca Bülent Korkmaz klübü çok iyi tanıyan, taraftarın beklentilerini çok iyi bilen bir isim. Hırsını futbolcularına yansıtırsa delifişek bir takım olur Galatasaray.

Bülent Korkmaz Galatasaray'da başarılı olamaz, çünkü;

Ne kadar hırslı olursanız olun, futbol teknik direktörün hırsıyla sınırlı bir spor değil. Lincoln, Meira, Nonda, Kewell gibi isimleri motive edemediğiniz sürece takımın bir tarafı hep eksik kalır. Ayrıca Bülent Korkmaz'ın teknik direktörlük kariyerine bakılınca, Kayseri Erciyes'te göreceli olarak başarılı bir yarım sezon (gerçi takım küme düştü), Bursa ve Gençlerbirliği'nde tamamlanamayan sezonlar. Pek parlak değil açıkcası. Unutmadan, 3,5 senedir teknik direktörlük yapan Bülent Korkmaz'ın bu 4. klübü. Bunlar, her kötü sonuçta Bülent Korkmaz'ın sorgulanmasına neden olacak gerçekler.

Ertuğrul Sağlam, Rıza Çalımbay, Gheorghe Hagi, Oğuz Çetin, Rıdvan Dilmen, kendi camiaları için önemli isimlerdi. Ancak hiçbiri sözleşmesi biterek ayrılmadı klüplerinden. Umarım Bülent Korkmaz'ın sonu da onlara benzemez.

22 Şubat 2009 Pazar

Kılıçarslan Kopuz


22 Şubat 2009 Galatasaray-Kocaelispor maçının yıldızı elbette Taner Gülleri'dir. Galatasaray'a 4 tane gol atmak her babayiğidin harcı değildir. Attığı goller bitiricilik ve vuruş tekniği açısından derslikti. O ne soğukkanlılıktır öyle.. Ancak olaya başka açıdan bakarsak orada Kocaelispor kalecisi Kılıçarslan Kopuz'u görürüz. 2. devrenin başında kaleye geçen bir kaleci için en zor şey Galatasaray'a karşı Ali Sami Yen 'de oynamaktır herhalde. Yan topların hepsine çıktı, bazılarını kaybetse de cesareti bile takdir edilesidir. Nonda'nın şutunu köşeden çıkarması ve tabi ki Baros'un penaltısını 'tutması' maçın kader anlarıydı. O penaltı gol olsa belki de Galatasaray maçı alacaktı oradan. Futbol garip bir oyun gerçekten..

Sonuç olarak maçın 2. kahramanı kesinlikle Kılıçarslan'dır..

21 Şubat 2009 Cumartesi

Fabian Ernst

Ülkemize gelen Alman futbolcular için yapılan 'Alman Panzeri' yakıştırması çok sıkıcıdır, buna karşın Ernst için söylenecek başka birşey yok. Gerçekten de bu kadar faydalı bir oyuncu uzun süredir Beşiktaş'a gelmemişti. Oyunun savunma yönünü mükemmele yakın oynarken, hücuma çıkarken de sakin ve yararlı. Bir üst derecesi Beşiktaş için mümkün değil zaten (Maddi imkanlar ve vizyon). G.Antep ve Trabzon maçlarında özellikle 2. yarılarda Beşiktaş'ın bu kadar üstün görünmesinde başrol bence O'nda. Aslında en samimi ve çarpıcı yorum G.Antep Teknik Direktörü Nurullah Sağlam'dan : 'Bir ön libero bir takımı ne kadar çok değiştirebilir, bugün bunu gördük.'

Beşiktaş'ın klasik ölü toprağı üzerine yayılmazsa, Ernst sezonun en iyi transferi gibi gözüküyor.

Fotoğrafta görünen diğer futbolcunun da izleyip birşeyler öğrenmesini diliyorum..

17 Şubat 2009 Salı

Gazanfer Özcan


Her ölüm erkendir...Huzur içinde uyusun..

16 Şubat 2009 Pazartesi

Erdoğan Arıca



Fenerbahçe-Hacettepe maçında, galiba 5.golden sonra kameralar 5 saniye kadar Erdoğan Arıca'yı gösterdi. Yüzünde sinirli bir ifade vardı. Kime sinirlenmişti acaba? Erdoğan Arıca bence ilk başta kendine sinirlenmeli. Takımın başına gelmeden 6 hafta önce aynı Hacettepe, Fenerbahçe'yi yenmişti. Geldi, takımı darmadağın etti. Arpa boyu yol gidememek vardır ya, Hacettepe'nin başına gelenler için, bu bile çok iyimser bir ifade. Büyük bir ihtimalle 2-3 hafta sonra görevini bırakacak ya da bıraktırılacak. Sonra, gelecek sezonun 6. haftasından sonra başka bir takımın başına geçecek. Bu döngü yıllarca sürdü, yıllarca da sürecek..

13 Şubat 2009 Cuma

Hıncal Uluç & E.A & E.A


Hıncal Uluç deyince akla neler gelir? Gazeteci, eski yazı işleri müdürü, yazar, yapımcı, spor yorumcusu, atletizm uzmanı, güzellik yarışması jürisi, vs. vs... Üstün konuşma yeteneği, geniş kelime hazinesi, el hareketleri ve mimikleri sayesinde kendisini dinlettirme maharetiyle Hıncal Uluç bir ekoldür. 50 yıldır gazetecilik yapar, yazılarını da öyle ya da böyle okutur. En azından bana.

2 E.A 'dan biri Engin Ardıç. 2. Cumhuriyetçi, eski ülkücü, bir zamanların hızlı liberali, son yıllarında ise sağlam bir dinci, sadık bir Atatürk düşmanı. Adı gibi engin bilgi birikimiyle yazdığı yazıları ancak küfürleri sayesinde okutabilen, derin şeylerden bahsedermiş gibi gözükürken aslında hiçbir şey söylemeyen bir adamdır Engin Ardıç.

Diğer 'E.A' ise Emre Aköz. 90'lı yıllarda erotik dergi editörlüğü yapan, 2000'li yılların başında, 'çakma' Hıncal Uluç tadında yazılar yazan, kimsenin önemsemediği, çoğu kimsenin sadece dalga geçmek, vakit doldurmak için okuduğu, birgün yediği yemeği, ertesi gün tavlanın ne tip bir oyun olduğunu bizlere anlatan, özellikle Sabah gazetesinin TMSF'ye devrinden sonra kraldan çok kralcı olan, patron yalakalığının en çılgın versiyonunu bizlere sunan, dinci, Atatürk düşmanı bir adamdır Emre Aköz. Delicesine övdüğü iktidardan ne gibi menfaatleri vardır bilemeyiz. Belki dolgun bir maaş, belki yakın gelecekte sağlam bir yetki sözü -belki bir başyazarlık.

Bu üç yazar neden aynı yazıda? Tek ortak noktaları Sabah gazetesinde yazmak olan bu kişilerden E.A 'lar birleşip Hıncal'a saldırmaya çalışıyorlar. İnsanın önce geçmişine bakıp, yaptıklarına bakıp, eserlerine bakıp ardından birşeyler yazması daha doğru değil mi? Koyun bakalım teraziye; 2 tane E.A birleşse tek bir 'Hıncal' olabilir mi? Bence hayır..

11 Şubat 2009 Çarşamba

CR7


Kaç zamandır, hakkında birkaç satır yazmak istiyordum. En sonunda diyeceklerimi toparladım. Efendim, Cristiano Ronaldo, hiç şüphesiz dünyanın şu anda en iyi 3-4 futbolcusundan biri. Güçlü fiziği, sprinter yapısı, kıvrak bilekleri ve bir orta saha adamı olmasına karşın gol yollarındaki müthiş önsezisi. Evet, onu dünya futbolunun zirvesine getiren özelliklerinden sadece birkaçı.

Cristiano Ronaldo'nun gelişimini incelemek için başka bir futbolcudan referans almak yeterlidir; Ricardo Quaresma. İkisi de hemen hemen aynı dönemlerde parlamış, Ronaldo Man.Utd, Quaresma Barcelona'ya gitmişlerdi. İkisi içinde güzel tercihlerdi aslında. Man.Utd Beckham'ı satmış, Barça ise Figo'nun eksikliğini dolduramamıştı. Üstelik iki takımda genç oyunculara prim tanıyan bir yapıya sahiptiler. Ne olduysa ondan sonra oldu. Ronaldo, ilk seneki yetenekli ama verimsiz çizgisinin üzerine çok şey koydu ve şimdi bir efsane statüsüne ulaşmak üzere. Ricardo Quaresma ise başarısız Barça günlerinde sonra, Porto'da tekrar parlamış, oradan Inter'in yolunu tutmuş, en son olarak da kiralık olarak Chelsea'ye gitmişti. Eğer Chelsea macerası da başarılı olmazsa, Quaresma'nın üzerinde hep, '2.sınıf takımların 1. sınıf futbolcusu' yaftası kalacaktır.

Buradan tekrar Ronaldo'ya dönersek, geçen sene leblebi gibi gol attığı, hem lig hemde şampiyonlar ligini kazandığı sezon şüphesiz zirveydi. Bu da hiç şüphesiz hemen her Portekiz vatandaşının rüyası olan Real Madrid'in iştahını kabarttı. Astronomik teklifler reddedildi, Ronaldo 'futbolculara köle muamelesi yapılamaz' dedi, Man.Utd. taraftarı 'git o zaman köle' dedi. O, hep demeçler verdi, yorumlar yaptı, ama hala ve hala profesyonelce futbolunu oynuyor. Rakamları geçen seneki kadar iyi olmasa da-ki olmasına imkan yok bence, takımının yükünü bu senede çekiyor.
Ona kızıyorum, onu sevmiyorum, onun hareketleri yapmacık geliyor ama kabul ediyorum ki, O, şu anda yeryüzünün en efektif futbolcusu. Tek eksiği bir Dünya Kupası, o ayrı..

10 Şubat 2009 Salı

Hafta Sonu Sinema #2


Kim böyle bir hikayenin kahramanı olmak istemez ki? Ya da kim böyle bir hikayenin kahramanı olmak ister?

Slumdog Millionaire filmini izlerken aklımdan hep bu sorular geçti. Altın Küre ödülleri ve Oscar adaylıklarında beklenenden büyük bir başarı gösteren film, aslında bir peri masalı. Belki de bir külkedisi. Jamal adlı karakter, sefalet içindeki Hindistan sokaklarında küçüklüğünden beri zaman zaman şansıyla, zaman zaman da zekasıyla ayakta kalmayı becermiş bir çaycıdır. Birgün 'Kim 500 milyar ister' yarışmasının Hindistan versiyonuna katılır. Orada son soruya kadar gelir. Bu eğitimsiz gencin ancak hile yaparak buraya gelebileceği düşüncesiyle tutuklanır. Tutukluluk esnasında hikayesini anlatır ve orada bildiği tüm soruların hayatının bir noktasında karşısına çıktığı görülür.

Konusu kısaca böyle olan film, özellikle ilk bölümüyle kendisini çekiyor. İkinci yarısında tempo birazcık düşse de konuyu güzelce bağlayıp finale erişiyor. Müzikler ve çekimler çok iyi. Özellikle 'gerçek' Hindistan görüntüleri vurucu. Kesinlikle izlenmesi gerekli bir film bence.

Guus Hiddink & Chelsea


Scolari'nin 40'ı çıkmadan, Chelsea klubü Guus Hiddink'le görüşmeye başlamış. Guus Hiddink'in Fenerbahçe günlerini hayal meyal hatırlayan birisi olarak, kendisi şu anda yeryüzünde en beğendiğim teknik direktörlerden biridir. Belli bir sistem oturtur, oyuna yerinde müdahalelerle olmayacak maçları kazanır.

2002 'de Kore 'yi yarı finale, 2006'da Avustralya'yı ikinci tura ve en son 2008 'de Rusya'yı yarı finale çıkarması çok önemlidir bence. Ayrıca PSV 'yi iki üç yıl ardarda Şampiyonlar Ligi'nde üst turlara çıkarması da büyük başarıdır. Hele ki o mütevazi kadrosuyla. Chelsea için büyük bir transfer olur bence.

3 Şubat 2009 Salı

Robbie Keane & Tottenham


Zaten neden Liverpool'a gittiğini anlayamamıştım. Birkaç maç dışında gösteremedi kendini yarım sezonda. Sonuç olarak, orta sınıf takımların büyük oyuncusu görünümündeki Robbie Keane, 6 ay sonra tekrar Tottenham'a döndü. Açıklanan rakam 16 milyon Euro. 29 yaşındaki bir adam için çok yüksek bir para bence.

Sezonun bence en büyük fiyaskosu Man.City 'li Jo, Everton'a kiralandı. 24 milyon Euro'luk adam yarım sezon sonra kiralanır mı? Arap şeyhinde bu kadar para olursa kiralanır elbette.

2 Şubat 2009 Pazartesi

Jughead


Her anlamda en iyi 10 Lost bölümünden biriydi. Bazı konularda açıklayıcı cevaplar bulduk. Tabi yine bir sürü soru işareti peşinden geldi. 5. sezona bomba gibi girdi Lost. Neden bu kadar çok özlediğimizi ve sevdiğimizi bir defa daha anladık herhalde..

Batugol #3


Çenesi durdu, ayakları konuşmaya başladı. Batuhan'ın demeçlerini değil gollerini konuşmak istiyoruz. Tıpkı bu hafta olduğu gibi. 3. defa ilk 11'de başladığı sezonda 4. golünü attı Batuhan. Golden sonra köpekten korkup ters tarafa kaçması ise çok komikti.