3 Ocak 2009 Cumartesi

Eurovision-2009

Ben küçükken milli azap kaynağımız olurdu Eurovision yarışmaları. Genelde sonlarda yer alır, sanki bu yarışmaya formalite icabı katılıyormuşuz imajı verirdik. Birgün gelip te bu yarışmayı kazanacağımız aklımıza bile gelmezdi.

Ancak herşey 1997'de Şebnem Paker'le değişti. Özellikle telefon oylarının belirleyici rol üstlenmesiyle, Almanya, Hollanda, Belçika gibi Türk nüfusun fazla olduğu ülkelerden tam puanlar almaya başladık ve üst sıralara tırmandık. Bize ait ama bir o kadar da Avrupa'lı 'Dinle', 3. olarak bir anlamda şeytanın bacağını kırıyordu.

Ondan sonra gelen birkaç yıl tekrar eski günlere dönülmüştü. En sonunda TRT doğru şifreyi bulmuştu. İngilizce bir şarkı, arada Türk ezgileri ve dansı ve popüler bir şarkıcı. Everyway That I Can ile Sertab Erener, 2003 yılında Türkiye'ye ilk birinciliği getirmişti. Gerçekten de güzel şarkı ve sahne gösterisiyle birinciliği haketmişti Sertab.




Ertesi yıllarda yine ilk sıralara oynayan bir Türkiye vardı. Bu sene ise TRT yine iddialı. Hadise gibi Avrupa'da yetişmiş, şarkı söylerken dil farkı belli olmayacak ve tabi ki sahne performansı çok iyi olan biriyle katılmak zekice. Şarkı ise, 'ortalama' demek yeterli. Ancak, Eurovision'da bu tip şarkılar, iyi sahne şovlarıyla ilk 5'e giriyor.

Tabi ki bir de olayın siyasi boyutu var. Bazı durumlarda ne kadar güzel şarkıyla katılırsanız katılın, birinciliği vermiyorlar size. Balkan ülkelerinin müthiş ittifakıyla, artık ilk 3, bu ülkelerden çıkıyor. Bu da Eurovision'un bence çirkin yüzü.

Söylemeden geçemeyeceğim; şu ana kadar katılan ve kazanan en iyi şarkı Lordi 'den 'Hard Rock Halelujah'tır.


Hiç yorum yok: